28 Şubat 2011 Pazartesi

Kaza geçiren hayvanların parası da kaskodan


Hiç bir zaman üyesi olamayacağımız avrupa birliğinin çağdaş yasalarını kendi anayasamıza yerleştirme fikrini oldum olası mantıklı bulmuşumdur. Tekif edilen yasanın dikkat çekici noktası ise Avrupa Birliği (AB) kriterleri çerçevesinde hazırlanan yeni Karayolları Trafik Kanunu, sadece sürücü ve yayalarla ilgili değil, hayvanları da kapsayan düzenlemeleri getirmesi.

Mevcut yasaya göre, bir hayvana çarpan ve ona zarar veren sürücüye hayvan başına 369 TL idari para cezası uygulanıyor. Yeni teklif ise sürücünün çarptığı hayvanın tedavi giderlerini trafik sigortasından karşılayabilmesini içeriyor. Buna göre kaza sonucu yaralanan sokak köpeği, inek ya da ayağı kırılan atın veteriner masrafları kasko veya trafik sigortası tarafından karşılanabilmesinin önünü açıyor.

Çevre ve Orman Bakanlığı'nın daha önce çıkardığı 5199 sayılı kanunun 21. maddesinde, "Bir hayvana çarpan ve ona zarar veren sürücü, onu en yakın veteriner hekim ya da tedavi ünitesine götürmek veya götürülmesini sağlamak zorundadır." hükmü yer alıyor. Kanuna aykırı davrananlara da hayvan başına 369 TL idari para cezası uygulanıyor. Yeni teklif ise sürücünün çarptığı hayvanın tedavi giderlerini trafik sigortasından karşılayabilmesini içeriyor. Tasarı hayata geçerse kaza sonucu yaralanan sokak köpeği, inek veya ayağı kırılan atın tedavi masrafları, zorunlu trafik sigortasıyla garanti altına alınmış olacak. Bu düzenlemeyle sürücülerin çarptıkları sokak hayvanlarını öylece kaza mahalline bırakıp gitmesi yerine, insani görevlerini yerine getirerek yaralı hayvanı en yakın veteriner hekim ya da tedavi ünitesine ulaştırması hedefleniyor.

Yeni yasa ile yollarda çarpılıp ölüme terkedilen hayvan manzaralarının önüne geçilebilir. Çıkartılmasında geç ile kalınmış bu yasa umarım en kısa sürede hayata geçer ve bir ayıp daha son bulur.

Nihat doğan demek türk koyununu alnından öpmek demektir


Doğanizm akımının kurucusu Nihat Doğan, Başakşehir Ziraat Odası'nın düzenlediği basın toplantısına katılmış. Bir yanına Türk, bir yanına da ithal koyun alarak poz veren ünlü düşünür, hayvancılığa destek verilmesi gerektiğinide vurgulamış. Daha önce 'Benim ülkemin koyunu bile Avrupa'nın koyunundan farklı bakıyor' sözleri haklılığını ortaya koyan genç filozof. Ayağı kayan ithal koyun yere düşünce, "Gördünüz ayakta bile duramıyor" diyen Doğan, Türk koyununu alnından öperek konuşmasını sonlandırmış. İthal koyunun Nihat Doğan ile benzerliğini fark edebildiniz mi :)

27 Şubat 2011 Pazar

Daçkam Bir Garipsin..







Uzun yıllar Türkiye Basketbol Liginin amiral gemisi olmayı başarmış efsane takımımız geçen sezon kapitalist düzen karşısında daha fazla direnemeyerek tarihinde ilk kez ikinci lige düşmüştü. Yine maddi zorluklardan ötürü genç (21.6 yaş ortalaması) ve deneyimsiz oyuncularla kurulu bir takımla sezona merhaba diyen Darüşşafaka, ilk haftalarda üst üste aldığı mağlubiyetlerle yüreğimizi ağzımıza getirmişti. Kulübümüzün öz evladı olan Candan Tekin'i koçluğa getirerek yükselişe geçmiş üst üste 5 galibiyet alarak yüreklere su serpmişti. İlk devreyi 7. sırada, 6 galibiyet, 5 mağlubiyetle kapatan kulübümüz devre arasında final four ve 1.lige hedefi için maddi arayışlara girmiş, sponsor bulamayarak ikinci devreye merhaba demişti. İkinci devre şansız mağlubiyetlere imza atmış, bizleri üzmüştü. Fakat bugün dişli bir rakibi yenmeyi başaran kulübümüz, ikinci sırada bulunan Vestel'i 77-78 mağlup etmeyi başardı. Bu hafta itibariyle 9 galibiyet, 10 mağlubiyet ile grupta 8. sırada bulunuyoruz. Sezon başında koyulan hedeflerin gerçekleşmesi şu an zor gibi gözüküyor fakat yinede lise yaş ortalamasına sahip, savaşan, yürekli oyuncularımızla terimizin son damlasına kadar pes etmeyeceğimizi dosta düşmana göstermiş bulunuyoruz. Haftaya 06 Mart Pazar günü saat 18:00'te kendi evimizde ligte üst sıralarda yer alan Uşak Üniversitesi Belediye ile kozlarımızı paylaşacağız. İyi bir hava yakalayan takımımızın maçı almaması için herhangi bir neden yok. Bu zor maçta tüm Darüşşafaka ailesini takımımıza destek vermesi için Ayhan Şahenk'e davet ediyorum.

*Fotoğrafları büyütmek için üstüne tıklayınız.

'Şey' değil insanlık tarihi...


Sayın başbakanımız dün yine esti gürledi. Marmaray projesiyle ilgili “Yok arkeolojik şey, çanak çömlek çıktı” diyerek arkeoloji konusundaki engin bilgisini gözler önüne seren, Tayyip Erdoğan'ın 'şey' olarak adlandırdığı arkeolojik, paleontolojik ve antropolojik bulgular ise bunun tam tersini söylüyor. Kazılarda bugüne eski yerleşimlere ait bir liman, 35 batık gemi, 9 gömü ve 30 binden fazla taşınabilir tarihi eser, binlerce kemik ortaya çıktı. İstanbul Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Necmi Karul'a göre kazılardan çıkan eserlerin dünyada başka bir emsali yok. Yenikapı’da dünyanın en zengin batık koleksiyonundan, tarih öncesi döneme, ilk çiftçi topluluklarından, ilk İstanbullulara ait bir köye kadar çok sayıda eser açığa çıkarılmış. Bu köydeki kalıntılar oksijensiz bir ortamda olduğu için dünyada da emsali olmayan buluntular niteliğinde olduğunu belirten Sayın Karul, başbakanın yeteri kadar bilgilendirilmediğinin altını çizdi.

İstanbul Arkeoloji Müdürü ve Marmaray Kazıları Başkanı Zeynep Kızıltan ise İnsanlık tarihi ve dünya arkeolojisi açısından çok önemli buluntuların ortaya çıkarıldığını belirtip. İstanbul’daki yarımadanın tarihini günümüzden 8 bin yıl geriye götürdü ve Yenikapı’da ortaya çıkan Theodosius Limanı ve liman içinde 35 teknenin gün ışığına çıkarılmasının Doğu Roma’nın denizciliği açısından çok önemli sonuçlar getirdiğine dikkat çekti. Ayrıca Neolotik döneme ait 9 gömünün (iskelet)ve yaklaşık 30 bine yakın da taşınabilir kültür varlığının gün ışığına çıkarılmasının eser bakımından zengin olan ülkemizin zenginliğine zenginlik kattığını belirtti.

Genel bir değerlendirme yapacak olursak. Düşünceleri ile ilgili eleştirilere cevap olarak söylediği 'Gömleğimi değiştirdim' sözünün ya kullanma tarihi geçti ya da değiştirdiği gömlek dar gelmeye başladı. Öyle bir hayal dünyasında yaşar hale geldi ki, yüzlerce, binlerce yıllık kalıntıları, insan uygarlığının tarihini gözler önüne seren değerli arkeolojik kalıntıları kendi hükümetine yönelik bir "engelleme" komplosunun parcası olarak görür oldu. Çanak çömlek diyerek önemsemediği kültürel kalıntılar bin yıl sonra bile önemini koruyacak oradan çıkan bulgular belkide geçmiş 9000 yıla ışık tutacak. Marmarayın 5 yıl ertelenmesinin ise denizin dibinden fışkıran eserlerin öneminin yanında değersiz kalacaktır.

26 Şubat 2011 Cumartesi

Hayal Kırıklığı

"İnsanların iyi olduğu tek konu hayal kırıklığıdır." der heroes. Eğer çok uzun zaman beklendiyse bazı şeyler, o beklenenlere çok fazla ümit bağlandıysa gerçekleşse bile mutlaka içinize dolan duygunun kendisidir hayal kırıklığı.

İnsanın canını en çok acıtacak hayal kırıklığı ise ortaya paha biçilemez arkadaşlığınızı koyup, çok hevesle başladınığınız ilişkinin sarpa sarmasıdır.

birbirleriyle bir şey paylaşamayan, eski iki dost, sözde yeni iki sevgili...

ilişki adı verilen şeyin, hayatın küçük rutinleriyle büyüyüp, bu iki zavallının arasına üçüncü bir kişi olarak girmesi.

sonuç birbirlerini sevdiğini unutan iki yabancı...

şimdi söyleyin bana, hangisi ötekinden daha az suçlu, diğeriyle birlikte olma hayali kurarken?

peki hangisi ötekinden daha az suçlu, kendi hayaliyle diğerininkini kırarken?

ve hangi soru, hangi hayal, hangi hayal kırıklığı, hangi suç, hangi bencillik, hangi fedakarlık, hangi çaba önemli, bu ikisi birbirini sevipte bunu yaşayamıyorken?

seni daha çok sevmek isterken, daha çok kaybettim.

sadece seni istiyordum aslında ve sadece ben olmak,

hayal kurmadım ben, gerçekti istediklerim. gerçek sen ve gerçek ben vardık.

ya da en başından beri hayaldi, o yüzden kırıldılar.

babadan gelsin..

nilüfer & 12 düet

Ülkemizin dişi benjamin button'ı nilüfer ablamızın son çalışması raflarda yerini aldı. Albümünü geç dinleme fırsatım olsada hayko cepkin, badem ve şebnem ferah ile yaptığı düet çalışmaları başarılı olmuş.


01. erkekler ağlamaz (şebnem ferah)
02. göreceksin kendini (yüksek sadakat)
03. ara sıra bazı bazı (malt)
04. sensiz olmaz (teoman)
05. haram geceler (gece yolcuları)
06. hey gidi günler (ogün sanlısoy)
07. intizar (badem)
08. aşk kitabı (hayko cepkin)
09. unut gitsin (candaş/cingi/ruacan)
10. uzak dur ateşimden (rashit)
11. selam söyle (tnk)
12. kim arar seni (4x4)

19 Şubat 2011 Cumartesi

Sosyal Sorumluluk Projesi


http://www.freerice.com adlı site sayesinde cevapladığınız her doğru soru için 10 adet temsili pirinç kazanabilir, aç insanlara yardımda bulunurken ingilizcenizi geliştirebilirsiniz. Üye olarak sıralamaya girme şansıda mevcut. Boş zamanlarınızı insanlara faydalı olarak öldürmeniz dileğiyle.

Bir Kadını Beklemek

bir kadının bana gelecek olması, bir rüzgarı geçerek
bir şarkıyı geçerek, saçlarının uçuşunda
bir kadının bana gelecek olması, bir ömür geçecek

aşkın buruk tadında, buluşması iki yalnızlığın
bir akşamı geçecek

belki de dağılan sesleri hüznün ve akşamın
belki de
bir kadını geçecek

bir kadını bekliyorum
eteklerini ve saçlarını uçurarak gelecek

Ataol Behramoğlu

Değer Bilmek..

"Ya biz, binde bir karşımıza çıkan
dostluk,arkadaşlık,sevgililik fırsatlarını ne
yapıyoruz? Akşamüstünün bir saatinde yorgun gövdemizi
yaslayıp mırıl mırıl konuşabileceğimiz, omuzumuza
dolanan bir kolun, başımızı yaslayabileceğimiz bir
omuzun, belimizi kavrayan bir elin, uzun yollara
dayanıklı aşkların sahibi karşımıza çıktığında
tanıyabiliyor muyuz onu? Değerini
biliyor, biricikliğini, benzersizliğini anlayabiliyor
muyuz?
Yoksa hayatı sonsuz, fırsatları sayısız sanıp kendimizi
hep ileride bir gün karşılaşacağımızı sandığımız bir
başkasına ,bir yenisine ertelerken hayat yanımızdan
geçip gidiyor mu?

Karşımıza zamansız çıkmış insanları yolumuzun dışına
sürerken birgün geri dönüp onu deliler gibi
arayacağımızı hiç hesaba katmıyor muyuz? Hayat her
zaman cömert davranmaz bize, tersine çoğu kez
zalimdir, her zaman aynı fırsatları sunmaz, toyluk
zamanlarını ödetir. Hoyratça kullandığımız
arkadaşlıkların, eskimeden yıprattığımız
dostlukların, savurganca harcadığımız aşkların hazin
hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün.

Bir akşamüstü yanımızda kimse olmaz, ya da olanlar
olması gerekenler değildir. Yıldızların bizim için
parladığını göremeyen gözlerimiz, gün gelir
hayatımızdan kayan yıldızların gömüldüğü maziye
kitlenir.

Kedilerin özel bir anını yakalamak gibidir kendi
hayatımızdaki olağanüstü anları ve olağanüstü kişileri
yakalamak. Bazılarının gelecekte sandıkları "BİRGÜN"
geçmişte kalmıştır; oysa, hani şu karşıdan karşıya
geçerken, trafik ışıklarında rastladığımız, omuzunuzun
üzerinden şöyle bir baktığınız sonra da boşverip
"Nasıl olsa ileride birgün tekrar karşıma çıkar"
dediğinizdir.
Oysa tam da o gün bu zalim şehri terketmiştir O, boş
yere bu sokaklarda aranırsınız...

Murathan Mungan
"Hayat bazılarına mutsuz olmakla duygusuz olmak arasında bir tercih hakkı tanır, daha fazlasını değil." Murathan Mungan

Kendini Bil...

Delphoi tapınağının girişinde yazan öğüt şudur: "Kendini bil !" Kendisini, yani kendi düşüncelerini, önyargılarını ve tutumlarını, öz benliğini bilip kendini kontrol eden kişi yola koyulmuş demektir. Kendi düşünce ve hareketlerinin tüm sorumluluğunu üstlenmiş demektir.

“Kendini Bil” öğretisi, “Kendini Bilmek” ve “Kendini Tanımak” olarak ifade edilmektedir. Bilmek ile tanımak farklı kavramlardır. Bilmek, daha genel, Tanımak ise, kişiye özeldir. Ayrıca tanınmayan bir şeyin bilinmesi de beklenemez. İnsanın önce kendini tanıması, sonra da tanıdığı kendisini, bilmesi gerekir.

Cicero’nun dediği gibi; “"Kendini bil!" denilmesi, yalnız gururunu kırmak için değil, değerini de bildirmek içindir.” “Kendini Bilme” yolunda atılan her adım, kendi başına büyük bir yürekliliktir. Bunun en doğru yolu da kendimize karşı dürüst olmaktan geçer.

Kendini bilmek bir süreç olarak değerlendirilirse aşamaları aşağıdaki gibidir:
1. Kendini tanımak,
2. Aradığını nerede bulacağını bilmek,
3. Bulduğunun değerini fark etmek,
4. Bulduğunu kendisiyle zenginleştirmek,
5. Aradığınızı bulmak için bedel ödemeyi göze almaktır.

Yaşamı sorgulamaya, düşünmeye, kendimizi tanımaya, bilmeye başlayınca, yeni bir kavrama bağlanırız. Bu da, sonuçta bizi içten dışa değiştirir. Her insan kendini bilmek için uğraş vermeli, kendini bilmenin dışında kendisinden daha mükemmel olduğunu sezdiği bir oluşuma ulaşabilmeye çalışmalı ve kusursuz olanla bütünleşebilme çabası içinde olmalıdır.

Kendini bilmenin yaratacağı bilgeliği anlatan Fars dörtlüğü şöyledir:
“O ki, bilmiyor ama biliyor bilmediğini; çocuktur, onu eğitin/yetiştirin.
O ki, bilmiyor ama bilmiyor bilmediğini; cahildir, ondan uzak durun.
O ki, biliyor ama bilmiyor bildiğini; uykudadır, onu uyandırın.
O ki, biliyor ama biliyor bildiğini; bilge kişidir, onu izleyin.”

Kendini bilmek ve kendimizi tanımak en temel görevimizdir. Kendini biliş yolunda birey; kendini öncü ve örnek bir insan olarak yetiştirir. Bu yaşam okulunda başlıca görevimiz; kendini bilmek, uygar ve çağdaş olmak, bilim ve bilginin ışığında, tüm insanlıkla bütünleşerek, daha çok sevmek ve sevilmektir.
Platona göre kendini biliş yolunda üç erdem; bilgelik, cesaret ve ölçülülüktür. Sokrat da kendini bilmenin güçlüğünü bilir ama bunun önemli ve mümkün olduğunu da hatırlatır. Bu yolda elde edilecek bilginin insanın mutluluğunu sağlayacağını belirtir.

Ne istediğini bil, kendi sınırlarını ve zayıflıklarını bil, diğer insanların seni nasıl algıladıklarını bil, kendi isteklerinin ve niyetlerinin farkında ol demektir kendini biliş. Kendini biliş gerçeği arayıştır ve gerçeği aramayan iki varlık vardır. Biri, tam gerçeğin içinde olduğundan ''Tanrı'', diğeri de gerçeklerin tam dışında olduğundan ''cahil, bilgisiz insan'' dır.
Ezoterik öğretilerde hiçbir zaman bir “Son Söz” veya “Bu Budur!” yoktur. Bizler okuyacağız, düşüneceğiz ve düşüncelerimizi aktarmaya çalışacağız. Kendini bilmeye, bulmaya, kendini yetiştirmeye çalışacağız. Kendimize yatırım yaparak, hata ve kusurlarımızı görüp bunları düzeltmeye çalışacağız. İnsanlık olarak amacımız; aydın, çağdaş, düşünen, sorgulayan, aklını kullanan, gönlü sevgi dolu, alçak gönüllü, çalışkan ve erdemli bilge birer birey olmaktır. Bu gayret ömür boyu sürecektir.
Kendini bilmeyen, hatta aramayan kişi yaşamını da boşa geçirmiş, eserini verememiş ve kendini gerçekleştirememiştir. İnsanın hayattaki en büyük başarısı kendi kendisi ile baş edebilmesidir.

“Başkalarını yenen kişi güçlüdür.
Kendini yenen kişi ise kahramandır.” Lao Tse


*Alıntıdır.